A Fairy Tale or A Nightmare?

0

5 Yıl Bitti mi???

5 Yıl Bitti mi????

Azerbaycan kanunlarında şöyle bir madde var: "Her kim ki expat ola, başka ülkeden gelip bizim topraklarda çalışa, 5 yıldan sonra bizden değildir!" Yani, 5 yıl çalışma izni verilir ve sonra sana hayatta başarılar dilerler. Eğer şirket sahibiysen, şirkette CEO isen veya yönetim kurulunda isen problem yok. Ama ben? İşte bende problem var çünkü üst düzey yönetici olsam da, zirve kadroya giremedik henüz:) Şirketim var ama kendi şirketim ile çalışma izni alıp, diğer şirkette çalışmak için kullanamıyorum bu izni. Yani durum sakat...

Şirketteki babalar merak etmememi söylüyor, "halledeceğiz, seni hiçbiryere bırakamayız" diyorlar. Diyorlar da, kanun bu arkadaş, napacaksınız yani?

Netekim, 1.Nisan.2013 tarihinde şirketimizin İnsan Kaynaklarından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı beni çay içmeye davet ediyor. 1.Nisan şakası tadında bir çay partisi yapıyoruz ofiste, niye mi, konuşma aynen budur:

- Canım biz düşündük, sen evleniyorsun! 
- Hadi ya, neden benim bundan haberim yok peki? Damat kim?:)
- (kıkırdıyor ve ciddi ciddi devam ediyor) Birkaç aday buluruz ama hemen bu hafta halletmemiz gerekiyor, senin önerin varsa onunla da nikah kıydırabiliriz...
- ... 
- Çalışma izni meselesi başla türlü hallolmuyor...
- ....
- Senin için problem olmaz değil mi?
- Yoook canııııım!!! Niye olsun ki??? Alt tarafı hiç tanımadığım birisiyle evleneceğim... Hem evlenmezsem size güvenip it gibi çalışarak büyüttüğüm işimi kaybedeceğim. Ve bunun kararını vermek için sadece 1 günüm var. Bundan daha doğal ve normal ne olabilir ki?! Dalga mı geçiyorsun benimle?!
- Seni anlıyorum ama ne yapacağımızı bilmiyoruz, en kolay çözüm bu...
- Kabul etmiyorum! Olmaz öyle şey!
- Ama...
- Hayır, son cevabımdır!

Bir yandan da bekliyorum, ne zaman "şakaaaaa!! ehehehe nasıl korkuttum ama!" diyerek bu saçma diyaloğa bir son verecek diye. Ama yok, demiyor, ciddi bunlar!!! Çayım boğazımda düğümlenmiş zaten, içecek halim kalmamış. O anda kafamdan geçen yüzlerce düşünce o kadar hızlı ilerliyor ki, sanki geçen 5 yılı tekrar yaşadım o iki dakika içerisinde... O kadar mücadelem, yaptıklarım, yarattıklarım, kavgalarım. Sıfırdan yarattığım departman, yoktan var ettiğim herşey, ekibim. Mideme bıçaklar saplanıyor, "nasıl olur?" diye soruyorum devamlı, nasıl olur? 

- Siz biraz daha düşünün, bu arada ben de biraz düşüneceğim, şu anda kendimi karar verebilecek gibi hissetmiyorum....

Dedim ve kalktım yerimden. Sendelememek için dikkat ediyordum ama gözüm kararıyordu. Maskem yüzümde, beni güçsüz görmelerine izin vermeden çıktım o odadan... Sanki hiçbirşey olmamış gibi herkesle şakalaştım, gülüştüm, selamlaştım, ayak üstü bir iki sohbet ettim ama hemen arabama gitmek için ölüyordum. Direksiyona oturdum ve hemen plazanın otoparkından çıktım, yan caddelerden birine girdim, kimsenin beni görmeyeceği bir yerde durdum. Sanki teleferikle giderken, kablo kopmuş hissi vardı içimde... Ağlasam? Bağırsam? Çığlık atarak ağlasam? Yoksa topuklu ayakkabılarım parçalanana kadar arabayı tekmelesem? Bilmiyordum, sadece o anda düştüğümü hissediyordum ve aptallaşmıştım... Gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Kafamdaki her düşünce, kalbimdeki her sızı yaş olup akıyordu sanki. Aslında içten içe biliyordum böyle olacağını, çünkü benden kurtulmak isteyen insanlar vardı, bu fırsatı değerlendireceklerinden adım gibi emindim ve işte, voilaaa!!  

Kendi kurduğum şirket daha çok yeniydi, sadece o şirkete güvenerek karar almam mümkün değil çünkü daha kendi masraflarını bile döndüremiyor. Rakiplerden devamlı teklifler geliyordu, belki rakibe geçsem? Yapamam, piyasadaki bütün imajım yerle bir olur, hem zaten kendi bebeğini yiyen timsah gibi hareket etmem mümkün değil. 5 yıl onca emek verdikten sonra nasıl kendi kalemi bombalarım? Bizim sektörden olmayan bazı şirketler beni istiyordu, acaba? O da olmaz, o zaman ölene kadar Bakü, uluslararası şirketten çıkarsam ölüm fermanıma imza atarım. Offfff of, ben nasıl düştüm bu tuzağa? Tek başıma olsam bir şekilde hallederim ama ben ailenin direğiyim, nasıl bakarım anneme ve kardeşlerime? Ne derim onlara?

"Allahım sen bana yardım et!" dedim bütün kalbimle... Arkama yaslandım ve arabanın camını araladım. Bir sigara yaktım. Düşündüm. Ağlamıyordum artık, zaten ne zaman ağlamanın bir faydası olmuştu ki? Hemen bir çözüm bulmam lazımdı bu duruma, geriye bakmak için vakit yok. 1.Mayıs çalışma iznimin son günü ve o tarih itibariyle hayatım değişecek... Nasıl olacak, ne olacak hiç bilmiyordum ama tek bildiğim o 1.Nisan günü benim dönüm noktalarımdan biriydi. Hayatımın bir dönemi daha kapanıyor ve yeni bir dönem başlıyordu.... 

Sigaram bitti ve fiske atarak camdan fırlattım. Güneş gözlüklerimi taktım. Saçlarımı düzelttim ve çantamdan kırmızı rujumu çıkardım. Dikiz aynasında rujumu sürdükten sonra kendi gözlerime baktım, baktım, baktım... Bana "Acısız değişim olmaz kraliçe! Birşeyler yerinden oynayacaksa biraz canın acıyacak, ama sonra herşey çok güzel olacak! Bugüne kadar neler atlattın, bunu da atlatırsın, yeter ki sendeleme..." dedi gözlerim. Gülümsedim kıpkırmızı dudaklarımla, gözlerimin içi de gülerek cevap verdi. Korkmayacaktım, öyle karar verdim, bu durumu kendi avantajıma döndürecektim....

Dikiz aynasını düzeltirken telefonum çalmaya başladı. Numaraya baktım, İstanbul merkezden... "Hadi bakalım, başlıyoruz" dedim içimden. Ofiste onları geri aramaya karar verdim, önce kendimi biraz yollara atıp gazlamam lazım. En sevdiğim çıstak çıstak albümü taktım cd playera. Mohombi, Craig David ve Greg Parys in Addicted şarkısı... İyice açtım sesi, bir sigara daha yaktım ve bastım gaza. Bilmediğim geleceğime doğru gidiyordum artık, hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı... 


0 comments:

Yorum Gönder