Tiflis Nasıl Bir Yerdir, Anlatayım... (1)
Tiflis, eski ve bakımsız olmasına rağmen ruhu olan bir şehir. Yeme içme konusunda hiç sıkıntı yaşamazsınız, gezilesi görülesi yerleri vardır, tarihi bir dokusu olmasının yanısıra şehrin kendine has farklı bir havası vardır. Hani entellektüel desem değil, sanatsal desem değil, modern desem değil, ortaya karışık farklı bir yer... Biraz Prag, biraz Bakü, biraz İstanbul, biraz ordan biraz burdan...
Etrafı dağlarla çevrili, çanak gibi... Ortasından bir nehir geçiyor, şehiri ikiye bölüyor. Şehrin tarihi ilk yerleşim yeri Ortachala (Orta Kale) bölgesi. Bir tepenin üzerindeki kale, ve kalenin eteklerinden nehir kenarına kadar uzanan rengarenk ahşap tarihi binalar. Kalenin yan tarafında "Tiflis Ana" heykeli, bembeyaz dikilir bir elinde şarap kadehi ve diğer elinde hançeri ile... Dostça gelene şarap, düşmanca gelene hançer! Kaleden aşağıya doğru cumbalı evler, ahşabın oya gibi işlendiği balkonlar, evlerin aralarındaki daracık dik yokuşlu sokaklarlarıyla nefis bir bölge. Kalenin karşısında, nehrin öbür yakasında ise 15-20 metrelik dik bir kayalık yamacın tam ucuna kondurulmuş benzer evler görünüyor. Evlerin başladığı noktada ise bir kilise ve kilise avlusunda atının üzerindeki Kral Vahdang heykelini görüyorsunuz. Tiflis Ana heykelinin oraya çıkabileceğiniz teleferik de mevcuttur, merak edenler çıkıp kaleyi de gezebilir.
Hikayeye göre Tiflis (Tbilisi), "sıcak su" demekmiş. Kral Vahdang dönemine kadar aslında başkent Mtsketa denilen ve Tiflis'in 30 km kadar dışındaki şehirmiş. Şehirmiş dediğime bakmayın, o şehir hala duruyor ve çok kutsal kabul ediliyor. Özellikle dini bayramlarda mutlaka Mtsketa'daki kiliseye gidilir, MS. 6 yy.dan kalma şapelin olduğu kilise, Gürcüler için büyük bir değer. Neyse, nerede kalmıştık: Vahdang bir gün ava çıkar ve atını süre süre bugün Ortachala'nın olduğu bölgeye kadar gelir. Aaaa bir de ne görsün? Sıcak su kaynağı!!! Kafkas Dağlarının olduğu bölgedeki iklim tahmin edebileceğiniz üzere kışın buz gibi, yani bu sıcak su kaynağı çölde vaha bulmak gibi birşey! Başkenti buraya taşımaya karar verir ve adını da "Sıcak Su" koyar... Yani Tbilisi!
Kalenin olduğu tepeden aşağıya süzülen evler var demiştim ya, işte o evlerin yanında sıcak su hamamlarını hala görebilirsiniz. Evler ve hamamlar arasında da tepenin içlerine doğru kıvrılan bir yar vardır. Oradan yürüdüğünüz zaman yolun sonunda ince bir şelale gibi akan sülfürlü suyu görürsünüz. Koku pek hoş değil, sülfür kokusu biraz osuruk kokusu gibi... Ama oralarda gezmek, dolaşmak çok keyiflidir, sadece hamamların yanından geçerken ağzınızdan nefes alın!
Hamamların olduğu yardan çıktınız, karşı sağ tarafta dik kayalık yamaç ve ucundaki evler, tam karşınızda Vahdang Heykeli, sola doğru giderseniz şehrin turistik eğlence merkezi olan Sharden bölgesine çıkarsınız. Birbirine paralel iki küçük sokakta barlar, kafeler, restoranlar... Yaz akşamları bu iki sokak insanla dolup taşar. Gürcüler, yemeyi içmeyi çok seviyorlar. Hayat yeme-içme üzerine kurulu desem yeridir! Sokaklarda gezerken, şerefe kadeh kaldırdıklarında söyledikleri "gamarjos! gagimarjos! gaumarjos!" bağırışları eksik olmaz. Sosyal hayatta ve gece hayatında, kadınların varlığı çok baskın. Gürcü kadınları genel olarak çok güçlü ve baskın karakterler zaten. Daha çalışkan oldukları için ev ekonomisine katkıları büyük, hatta hatırı sayılacak sayıda hanede evin direği kadın... İş hayatında çok aktifler ve aynı şekilde eğlence hayatında da sayıca üstün olduklarını söyleyebilirim.
Neyse biz turumuza devam edelim: Sharden 1 ve Sharden 2, iki paralel sokak demiştim ya, yürüdünüz ve sonunda bu iki sokak küçük bir meydanda birleşir. Karşınızda minik bir park ve sağ tarafınızda devam eden ara yolu görürsünüz. O sağdan devam edin, müzeyi geçer geçmez güzel bir Ermeni kilisesi ve sonra Sharden 3 girişini görürsünüz. Eğlencenin olduğu 3. sokak. Bu bölgede girdiğiniz her sokakta sizi başka bir sürpriz karşılar, hele Mayıs ve Haziran aylarında Tiflis'in güzelliği ve dokusu sizi büyüler! Güzel şaraplar, leziz yemekler, sokakları dolduran eğlenceli ve keyifli insanlar, çiçek gibi açan bir şehir oluverir!
Benim en sevdiğim yer, Sharden'den yukarıya doğru çıktığınızda karşınıza çıkan Özgürlük Meydanı ve meydan itibariyle başlayan Rustaveli Caddesi. Meydandan girdiğiniz ara sokaklar, Sololaki bölgesi diye adlandırılır. Sayısı Şarap evi, küçük restoranlar ve özellikle turistlere kiralanan tarihi evlerle doludur. Çok keyifli cafeler de vardır (özellikle Burberry mağazasını geçip sola dönerseniz, sizi birkaç sürpriz karşılayabilir). Yok sola dönmeyip dümdüz devam ederseniz Mtatsminda bölgesine gidilir. Şehri tepeden gören evler, genellikle üst gelir grubu ve expatlar için ideal bir yerleşim bölgesidir. Araba ile devam ederseniz, TV kulesinin olduğu Mtatsminda Parkı'da ulaşırsınız. Kesinlikle gidilip görülmesi gereken bu parkın içinde Lunapark, eğlence alanları, şehrin manzarasını en güzel görebileceğiniz teraslar ve keyifli birkaç restoran vardır. Arabanız yoksa, Füniküler (dikine çıkan tramvay-tren karışımı birşey) ile de Mtatsminda parkına çıkmak mümkün. Hatta Füniküler daha eğlenceli:)
Rustaveli'ye geri dönelim... Bu noktada Gürcistan'a dair ilginç birşey daha eklemem lazım: neredeyse şehirdeki bütün cadde ve sokak isimleri ünlü yazar, şair ve edebiyatçılara ait. Rustaveli de onlardan birisi. Geniş caddenin her iki yanında dev çınar ağaçları uzanıyor. Caddedeki taş binaların her biri birbirinden güzel. Ermeni taş işçiliğinin önünde saygıyla eğilmemek mümkün değil! Rustaveli'yi takip ederken, 9.Nisan parkının yanından aşağıya, nehir kenarına doğru inerseniz bit pazarını görürsünüz. Dry Bridge (kuru köprü)'nün başından başlar. Harika tablolar, sovyet döneminden kalma tabak-çanak-madalya-ev aletleri, hediyelik eşyalar, vesaire vesaire... Tezgahtan tezgaha atarsınız kendinizi! Kuru Köprü'den yürürken karşınıza bakarsanız dev beyaz bir istiridye mantarına benzeyen devlet dairesini görürsünüz. Bence bu bina görsel olarak çok hoş olmasından öte, içinde barındırdığı fonksiyonlardan dolayı Gürcistan'daki en muhteşem şey! Vize işlemleri, ehliyet, tapu, şirket kurmak, izin almak, vs. aklınıza ne devlet kağıt işi geliyorsa burada yapılıyor. Hem de müthiş bir medeni ortamda! İlk gördüğümde şok olmuştum... Girişte sizi danışma karşılar, işleminize göre sizi farklı adacıklardan oluşan birimlere yönlendirir, numaranızı alıp numeratöre bakarak sıranızı beklersiniz. Hem de öyle saçlarınız ağarana kadar değil, pat pat ilerliyor numeratör. Olağanüstü! Şöyle örnek vereyim: o binaya girip bir şirket açmam yarım saat sürdü! Mantar bina candır!!!
Neyse siz geze dolaşa bit pazarını keşfettiniz, karnınız acıktı, oturun bir Gürcü lokantasına ve nirvanaya erişin. Gürcistan'a gelip de yemeden gitmemeniz gereken milli yemekler şunlardır:
1- Khachapuri (Haçapuri diye okunur): Bildiğiniz peynirli yuvarlak pide gibi aslında ama peynirleri çok lezzetli ve hamuru yumuşacık. Bir de bunun Khachapuri Acharuli (acara bölgesinin haçapurisi) versiyonu var ki, kayık şeklinde ve içine yumurta kırılıyor.
2- Khinkhali (Hinkali diye okunur): Bizim mantının bohça şeklinde ve 30 katı büyüklüğünde olanını düşünün. Bohçanın ucundaki hamur çıkıntısından tutup, bohçanın kenarından küçük bir ısırık alarak içindeki suyu tamamen emmeniz gerekiyor. Feci lezzetlidir! Racona göre o mantının içindeki suyu tabağa dökmeden yiyeceksiniz. İstediniz kadar hürpleme sesi, ağız şapırdatma, cak cuk yapabilirsiniz, racondandır:) Suyu bitince, içindeki kıymasıyla hamurunu ısırarak yersiniz ama tutacak yerini yemeyeceksiniz! O çıkıntı yemek için değil, tutmak için:)
3- Ojakhuri Kartopili (Ocakuri Kartopili diye okunur): İçinde domuz eti olmayan fırında patates gibi birşey. Patatesler kalın dilimler halinde kızartılıp, soğan, sarımsak ve baharatlarla birlikte fırında pişirilir. İlginç bir şekilde, Gürcistan'da patates bizim Türkiye'de yediğimiz patates gibi değil, anormal lezzetli... Kıbrıs patatesi meşhurdur ya, vallahi Gürcistan patatesi Kıbrıs'takini sollar, tokatlar, esamesini bırakmaz. Abartmıyorum!
4- Shashlik (Şaşlık, yani bizim bildiğimiz şiş kebap): Tavuk, dana, koyun, kuzu ve domuzu (isteğe göre hangisini istiyorsanız) şişe dizip, üzüm odunu ateşinde pişirirler. Şahsen ben dana etini çok sevmiyorum, çünkü Gürcistan'da dana eti çok sert oluyor. Neden diyecek olursanız, inekler sabahtan akşama kadar dağ tepe geziyor otlamak için, o yüzden çok kaslı oluyorlar.
5- Gürcü Salatası (Georgian Salad derseniz heryerde verirler, ama "with nuts" demeyi unutmayın, cevizli olsun mutlaka!): Bizim çoban salatasını iri kıyım doğrayıp, sosuna ezilmiş ceviz ekleyin, üzerine de lokal yeşilliklerden -reyhan, kişniş, vs- doğrayın ince ince...heh işte Gürcü salatası oldu! Şahsen tuttuğum istatistiklere göre, Doğu Karadenizliler hariç bizim Türkler Kişniş sevmiyor, hatta nefret ediyor. Tipi aynı maydanoza benzeyen, berbat bişey! Burada Kinzi diyorlar. Aman diyeyim, salata siparişi verirken "no Kinzi, no Kinzi" demeyi unutmayın. Ha merak ediyorsanız o başka, deneyin de görün:)
Karnımızı doyurduğumuza göre gezmeye devam edebiliriz. Şehirde gezerken nehrin iki yakasını birbirine bağlayan birçok köprü göreceksiniz. Hepsi birbirinden farklıdır, çok da güzellerdir. Benim en sevdiğim Marjanishvili caddesine çıkan aslanlı köprüdür. Adından da anlaşılacağı üzere, aslan heykelleri ile süslenmiştir. O köprüden devam edip, meydana gelene kadar birkaç yüz metre yürürseniz, Türklerin bölgesine girersiniz. Restore edilmiş binaların yol boyunca uzandığı Agmashenebeli caddesi. Caddenin adını öğrenmek çok zor olduğu için Türkler genelde Marjanishvili (marcanişvili) derler. Gürcüler Atatürk Caddesi diyor:))) Yol boyunca Türk lokantaları, tercüme büroları, dükkanlar, kıraathaneler, vs... Tam bir Türk mahallesi! Gerçi son dönemde gelen Araplar da bu bölgeye takıldığı için biraz şekil değiştirmeye başladı. Turistik amaçla gezmek veya canınız Türk yemekleri çektiyse aradığınız lezzeti bulmak için gidilip görülebilecek bir yer. Ama dikkat edin, gerçekten çok Türk var, küfürlü falan konuşurken iki kere düşünün... Bu noktada yeri gelmişken bir uyarı daha yapmayı görev edindim:
Gürcistan'da yaşayan Türkleri, üst segment beyaz yakalılar olarak düşünmeyin! Aralarında gerçekten kaliteli ve güvenilir, ömür boyu dostluk kurabilecekleriniz de var tabi ki... Nadir de olsa var. Dikkat! Kiminle takıldığınız, nereye takıldığınız, hayat boyu pişman olmanıza neden olacak sonuçlar doğurabilir. Benden söylemesi:)
Gürcülerin sosyalleşmek için en çok tercih ettiği bölge Vake. Daha üst gelir grubu ve eski köklü aileler genellikle bu bölgede oturur ve gezinirler. 3 ana caddesi vardır Vake'nin:
1- Chavchavadze (Çavçavadze diye okunur): Geniş ve yürümesi keyifli bir caddedir. Genellikle alışveriş için iyidir, cadde boyu mağazalar ve aralarda kafeler vardır.
2- Abhashidze (Abaşidze diye okunur): Dar, Nişantaşı'nı andıran bir caddedir. Sosyalleşme için en çok tercih edilen sokaktır. Boylu boyunca cafe ve restoranları, küçük mağazaları, biraz daha pahalıya da olsa lokal ürünleri bulabileceğiniz butik dükkanları burada bulabilirsiniz.
3- Paliashvili (Paliaşvili diye okunur): Abaşidze ile Çavçavadze arasındaki bu sokakta daha çok güzellik merkezleri, tırnak salonları, mağaza, butik, ve tek tük cafe-restoran görürsünüz. Eğer amacınız buralara kadar gelmişken üstünüze başınıza Gürcü designerlardan birşeyler almak ya da bi saç baş yaptırmaksa, gezinip keşif yapmak için fena değildir.
Bu üç caddenin en sonunda Vake Park vardır. Haftasonu koşu ve yürüyüş yapmak, köpek gezdirmek, yeşilliklerde oturup bir kahve içmek veya akşamüstü keyif yapmak için idealdir. Hatta trekking seviyorsanız Vake Park'taki merdivenlerden tepenin yukarısında bulunan Kutsba'ya (Tosbağa Gölü veya herkesin bildiği adıyla Turtle Lake) uzanan çok keyifli bir parkur vardır. Yürürken korkmayın, Gürcistan çok güvenli bir ülkedir. Rahat rahat dağ ve orman yürüyüşü yapabilirsiniz. Zaten bu bahsettiğim yolda çok yürüyen var, endişelenecek birşey yok:)
Vake'nin üst kısmında yer alan Kus tba (Turtle Lake), yaz haftasonları piyasa ve toplanma mekanıdır. Tepenin üzerine kadar kıvrıla kıvrıla giden yolun sağında ve solunda birkaç restoran ve etnoğrafya müzesinden sonra, arabaların park alanına ulaşırsınız. Küçük yemyeşil bir gölün etrafındaki 1 km. civarında yürüyüş parkuru, cafeler, birkaç restoran, spor alanları ve oturup keyif yapmak için gölün etrafındaki yer alan boş alanlar... Haftasonu akşamları dolup taşar, çünkü yazın burası daha serindir. Ayrıca göl çevresinde yürümek de çok keyiflidir. Trekking sevenlere not: Halı sahaların arkasındaki otopark alanından sağdaki tepeye doğru devam edin, muhteşem yürüyüş parkurları göreceksiniz!
Eveeeet, bu bölümde size Ortachala, Sharden, Sololaki, Rustaveli, Marjanishvili, Vake ve Turtle Lake hakkında biraz bilgi verdim.
Bir de bu bilgilerin üstüne önemli bir not düşeyim: Gürcüler çok gururlu bir millettir. Herşeyin en iyisini, en doğrusunu yaptıklarını düşündükleri için egoları çok yüksektir. Misafirperverdirler, sofra açmayı ve sizi misafir etmeyi çok severler. Alkole tüketiminize dikkat edin, restoranlara gelen ambulanslar görmeniz işten değildir. Sakın Gürcülerin gururunu ve onurunu rencide edecek söz ve hareketlerde bulunmayın, onlara karşı saygılı olmanız çok önemlidir. Hatta mümkünse birkaç Gürcüce kelime öğrenip, onların kültürüne duyduğunuz saygıyı gösterin. Biraz bağıra çağıra konuşurlar, adamın gözünün içine dik dik bakarlar, araba kullanırken kornaya deli gibi basarlar ve hatta feci kötü araba kullanırlar (yolda giderken bir anda önünüze gökten zembille araba düşmesi veya zart diye önünüze kırması çok olasıdır)... Bizim memlekette birinci derece kavga sebebi olan bu durumlar, burada çok normal ve gündelik şeylerdir. Sakın olay çıkarmayın! Sakin... Bizim Karadenizliler ne atarlı giderli millettir, bazen de biraz tuhaftır deriz ya. İşte düşünün Karadeniz'in daha da doğusundasınız, size garip gelebilecek şeyler burada normaldir. Bir dükkana girdiniz, tezgahtar suratınıza bakmayabilir; alışveriş yaptınız kasaya gittiniz, iki dakikalık işlem yarım saat sürdü; restorana oturdunuz, garson habire sizi es geçiyor; bir yerde oturuyorsunuz, karşınızdaki kızlar sizi ve elbisenizi süzüyor gözlerini dikmiş; kırmızı ışıkta bekliyorsunuz, daha yeşil yanar yanmaz arkadaki araba kornaya asılmış; vesaire vesaire... Bunlar her gün en az yüz kere yaşayabileceğiniz şeyler, sinirlenmeyin:)
Şarapların tadına bakın, güzel yemeklerle karnınızı doyurun, gezin tozun, gerisini boşverin:)
Bir sonraki yazıda turumuza ve tüyolarımıza devam ederiz. Hadi kalın sağlıcakla...
Tbilisi Loves You!!!
0 comments:
Yorum Gönder